EDEB

26 04 2008

edep çiçeğiEskiler, “Edeb” üzerinde çok durmuşlardır…

Edebsiz kemâl olmaz”!. yani, edep olmadan kemâl olmaz, demişlerdir… Orada kemâlden murad, “Mutmainne” bilincidir.

Yazının devamını oku »





MANKURTLAŞMAK

26 04 2008

Bize ne oldu böyle..

Hafızası zayıf bir millet haline geldik… Dünümüzü bilmez yarınımızı göremez olduk…

Ne atayı hatırladık ne de …

Türk milletinin üzerinde oynanmaya çalışılan büyük bir senaryonun izlerini görmekteyiz:

“Aşağılık psikolojisi “

Yazının devamını oku »





MEHMET KAPLAN

26 04 2008

sabır savaş zaferEdebiyat tarihçisi, yazar. Sivrihisar’da doğdu İlk ve ortaöğrenimini Sivrihisar ve Eskişehir’de, yükseköğrenimini İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda yaptı (1939)mehmet kaplan Yazının devamını oku »





ŞOK İDDİA

26 04 2008

Meclis Araştırma Komisyonu’nun isteği üzerine 33 kamu vakfına bağlı 46 şirketi incelemeye alan Sayıştay, üniversite vakıfları eliyle devletin parasının eşe dosta nasıl aktarıldığını belgeledi. Sadece 11 üniversite, 110 milyon YTL kaçırmış.Sayıştay, 3 yıl önce TBMM’nin talebiyle başlattığı Kamu Vakıfları Araştırma Raporu’nu tamamladı. Yüzlerce kamu vakfı arasından ekonomik büyüklüğü trilyonları bulan vakıfları mercek altına alan Sayıştay, birbirinden ilginç sonuçlara ulaştı. En çarpıcı sonuçlar ise üniversite vakıflarına ait. Sayıştay’ın üniversite raporlarındaki tespitlere göre kimi üniversite vakıfları şahsı harcamalardaki dozu o kadar aşmış ki; biradan iç çamaşırına kadar birçok kişisel harcama vakıflar üzerinden gerçekleştirilmiş.

Yazının devamını oku »





Yılmaz Karakoyunlu’nun ‘Yorgun Mayıs Kısrakları’ adlı kitabı

26 04 2008

Yılmaz Karakoyunlu’nun ‘Yorgun Mayıs Kısrakları’ adlı kitabı yine çok konuşulacak. Karakoyunlu kitabında, Yahya Kemal, Nazım Hikmet ve Adnan Menderes’in evli kadınlarla yaşadığı ilşkilere yer verdi. İşte ilginç iddialar.

Yazının devamını oku »





MUHİBBİ

18 04 2008

Bilmedim ahvâlimi gerçi ne hâl üstündediraşk mıdır ki

Şol kadar bildim nefs ile cidâl üstündedir

Fikri zikri âşıkın gerçi visâl-ı yârdir

Lîk hiç mümkün değil, fikri muhâl üstündedir

Gözleri dolmayanın âhir dolar toprağ ile

Hâce-i dünya gibi kim fikr-i mal üstündedir

Ölmez ol kim anıla adı anun iylik ile

Tâ kıyamet anılır ol kim kemâl üstündedir

Fahr-i âlem bakmadı dünyaya fakr etti kabûl

Ol mübarek cismine bak gör ki şal üstündedir

Korkarım ki gark ede bir gün beni seylâb-ı eşk

Kaldı hayrette Muhibbî sanki hâl üstündedir

Yazının devamını oku »





SEZAİ KARAKOÇ

28 07 2007

Sezai Karakoç, 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya gelir. Babası Yasin Efendi’nin koyduğu isim Muhammed Sezai’dir. Nüfus kayıtlarında Ahmet Sezai olarak geçer. Dedeleri, Ergani ve yöresinde oldukça etkin kişilerdendir. Babasının babası Hüseyin efendi, Plevne savaşına katılmış; Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmıştır. Aile Leventoğulları olarak anılır.

 

Şairin çocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilçelerinde geçer. Altı yaşında ilkokula başlar ve 1944’te Ergani’de ilkokulu tamamlar. Maraş ortaokuluna parasız yatılı öğrenci olarak kayıt yaptırır.1947 de burayı bitirerek Gaziantep’te yine parasız yatılı lise öğrenimine başlar. Gaziantep lisesinden 1950’de mezun olur. Felsefe okumak istediği için İstanbul’a gider. Fakat babasının arzusu ilahiyat fakültesidir. Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, o zaman parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girer. Sınav sonuçlarını beklerken de Felsefe bölümüne kayıt yaptırır. Eğer sınavı kazanmazsa felsefe eğitimi yapacaktır.

 

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanarak başladığı yüksek öğrenimini, 1955’te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamlar. Pek çok resmi görevde bulunur. Görevi icabı Anadolu’yu çok gezer ve birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı bulur. 1960-1961 yıllarında yedek subay olarak askerlik görevini yerine getirdikten sonra görevine kaldığı yerden devam eder. 1965’ten 1973’e kadar birçok kez istifa eder. 1973’ten bu yana da hiçbir resmi görev almaz.

 

Kurucusu bulunduğu ‘Diriliş Yayınları’ ve ‘Diriliş Dergisi’ ile İstanbul’da hizmete devam eder. 1990 yılında ‘Güller Açan Gül Ağacı’ Amblemiyle Diriliş Partisini (DİRİ-P) kurar. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yürütür. Ancak 1997’de iki genel seçime girmedi gerekçesiyle parti kapatılır.

 

Devlet, millet ve medeniyet kavramlarına farklı boyutlarda anlam yükleyen Sezai Karakoç’un kırkbir yıllık ‘Diriliş’ doktrini etrafında düşünsel alanda bir Diriliş Nesli oluşur.

 

Şiir, sanat ve düşünce ile yüklü hayatına, çilesine, duygu ve duyarlıklarına değinmek çok da kolay değil. Bunun için büyük bir çalışma gerekir. Kısaca, ‘şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni’ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir’ demek mümkün.

Şiir Kitapları:

Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızır’la Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha’nın Kitabı (1968), Kıyamet Asisi (1968), Mağara ve Işık (düzyazı şiirler, 1969), Gül Muştusu (1969), Zamana Adanmış Sözler (1970), Ayinler (1977), Leyla ile Mecnun (1981), Ateş Dansı (1987)…

SÜRGÜN ÜLKEDEN BASKENTLER BASKENTINE

IV

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin

Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği

Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında

Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layık olmasam da

Uzatma dünya sürgünümü benim

Güneşi bahardan koparıp

Aşkın bu en onulmazından koparıp

Bir tuz bulutu gibi

Savuran yüreğime

Ah uzatma dünya sürgünümü benim

Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil

Ayaklarımdan belli

Lambalar eğri

Aynalar akrep meleği

Zaman çarpılmış atın son hayali

Ev miras değil mirasın hayaleti

Ey gönlümün doğurduğu

Büyüttüğü emzirdiği

Kuş tüyünden

Ve kuş sütünden

Geceler ve gündüzlerde

İnsanlığa anıt gibi yükselttiği

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin

Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin

Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome’nin Belkıs’ın

Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin

Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için

Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini

Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini

Ey gönüllerin en yumuşağı en derini

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta

Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında

Çatı katlarında bodrum katlarında

Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba

Hep Kanlıca’da Emirgan’da

Kandilli’nin kurşuni şafaklarında

Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında

Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında

Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layık olmasam da

Ey çağdaş Kudüs (Meryem)

Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)

Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında

Köle gibi satıldım pazarlar pazarında

Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında

Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında

Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında

Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda

Verilmemiş hesapların korkusuyla

Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layık olmasam da

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır

Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır

Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır

Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır

Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır

Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim